Siz değerli misafirlerimiz ile belirtilen tur tarihinde akşam saat 19.30’da Optimum Avm önü, 19.45 'te Batıkent (Metro Center), 20.20'da Kızılay Avm (ofis önü), 20.30'da Milli Kütüphane Önü , 20.40 'da Taurus Avm Önü, 20.55'de Gölbaşı Girişi Çağdaş Market Önü, 22.30'da Şerefli Koçhisar Otogar Önü, 23.55'de Aksaray Ağaçlı Dinlenme Tesislerinden hareket ederek, keyifli yolculuğumuza başlıyoruz. Sabah saatlerinde Gaziantep'te yöresel serpme kahvaltı ile turumuza başlıyoruz (tur ücretine dahildir).

Güzergâh: Günlük Yolculuk Yaklaşık 730 km.

Tarihin büyülü topraklarına, Güneydoğu Anadolu’nun bağrına doğru yola çıkıyoruz. Her durağımızda geçmişin derin izlerini hissedeceğimiz, lezzetlerin ve hikâyelerin bir araya geldiği unutulmaz bir keşif bizleri bekliyor. Gerekli molalarımızın ardından, tarihin ve gastronominin başkenti Gaziantep’e varıyoruz.

Turumuza, Gaziantep’in mis kokulu yöresel lezzetleriyle dolu bir kahvaltıyla başlıyoruz. Birbirinden farklı tatlarla damaklarımız şenlenirken, güne enerjik bir başlangıç yapıyoruz. Ardından, antik çağlardan bugüne seslenen Zeugma Mozaik Müzesi’ne geçiyoruz. Rehberimizin etkileyici anlatımları eşliğinde mozaiklerin büyülü dünyasına adım atıyor, geçmişin sanatla nasıl bir araya geldiğine tanık oluyoruz.

Sonraki durağımız, şehrin kadim bekçisi Gaziantep Kalesi. Burada taşların arasında saklı hikâyeleri dinliyor, manzarayı seyre dalıyoruz. Ardından Emine Göğüş Mutfak Müzesi’nde, Anadolu mutfağının geçmişten bugüne uzanan yolculuğuna tanıklık ediyoruz. Bakırcılar Çarşısı’nda zanaatkârların ellerindeki çekicin ritmini dinlerken, Kapalı Çarşı ve Almacılar Çarşısı’nda geçmişin kokusunu duyumsuyoruz. Serbest zamanda, dileyenler meşhur Tahmis Kahvecisi’nde kahvelerini yudumlayabilir; dileyenler ise Gaziantep Hanları’nda Türk müziğinin ezgileriyle ruhlarını dinlendirebilir.

Günün bu tarihi ve lezzet dolu bölümünden sonra rotamızı Fırat Nehri’nin huzur dolu kıyılarında yer alan Halfeti’ye çeviriyoruz. Siyah güllerin diyarı Halfeti’ye vardığımızda, rehberimizin anlattıklarıyla kentin sular altındaki tarihini öğreniyoruz. Ardından, teknemizle Fırat’ın koynuna doğru bir yolculuğa çıkıyoruz. Suya yansıyan tarihin gölgesinde, kalıntıların ihtişamını seyrederken yaklaşık 45 dakika süren bir macera yaşıyoruz. Tekne turunun ardından, Asma Köprü’de kısa bir mola veriyor, sonrasında yöresel tatlarla zenginleştirilmiş bir öğle yemeği için duraklıyoruz.

Halfeti’nin dinginliğini geride bırakarak Şanlıurfa’ya doğru yola koyuluyoruz. Yolculuğumuzun sonunda ilk durağımız, Eyüp Peygamber Makamı oluyor. Burada geçmişin kutsiyetini hissederek kısa bir zaman geçiriyor, ardından peygamberler şehri Urfa’nın kalbi olan Balıklı Göl’e ulaşıyoruz. Rehberimizin eşliğinde, Hz. İbrahim’in hatırasını taşıyan bu kutsal mekânı adım adım keşfediyoruz. Baharatçılar Çarşısı’nın büyüleyici kokuları arasında dolaşıyor, Hz. İbrahim’in doğduğu makamda tarihin derinliklerine yolculuk ediyoruz.

Son durağımız, Urfa Çarşısı’nda alışveriş ve serbest zaman oluyor. Burada geçmişin el emeğiyle yoğrulmuş eşyalarını ve yöresel ürünleri keşfettikten sonra otelimize yerleşiyoruz. Gecemizi, Şanlıurfa’nın geleneksel sıra gecesiyle taçlandırıyoruz. Lezzet dolu akşam yemeği ve unutulmaz ezgiler eşliğinde, bu tarih ve kültür dolu günü sonlandırıyoruz.

Sabah Kahvaltısı: Tur Ücretine Dâhil Olarak Gaziantep'te Alınacaktır.
Öğle Yemeği: Ekstra Menü Fiyatları Geçerlidir.
Akşam Yemeği: Tur Ücretine Dâhil Olup Urfa Yöresine has Sıra Gecesinde alınacaktır.
Konaklama:  Şanlıurfa Otelleri 5* 
Güzergâh: Günlük Yolculuk Yaklaşık 855 km

Sabah otelde alacağımız zengin bir açık büfe kahvaltıyla güne başlıyoruz. Önümüzde bizi tarihin derinliklerine götürecek unutulmaz bir gün var. Kahvaltı sonrası, tarihin dönüm noktalarından biri olarak kabul edilen ve insanlık tarihine ışık tutan Göbekli Tepe’ye doğru yola çıkıyoruz.

Dünyanın bilinen en eski tapınak kompleksi olan Göbekli Tepe’ye vardığımızda, sizi bir sessizlik karşılıyor; sanki bu antik alan binlerce yılın sırlarını bizimle paylaşmayı bekliyor. Rehberimizden, yaklaşık 12 bin yıl önce yapılmış bu tapınakların anlamını, taşlardaki sembolleri ve o dönemin insanlarının dünyaya bakışını dinliyoruz. Her bir taş, geçmişin bir parçasını fısıldar gibi… Burada, tarihin katmanları arasında gezinirken zamanın nasıl donup kaldığını hissedeceksiniz.

Göbekli Tepe’nin büyüleyici atmosferinden ayrılmak zor olsa da, bir sonraki durağımız olan Mardin’e doğru yola çıkıyoruz. Mezopotamya’nın altın tacı, taşların şiir gibi dizildiği bu büyülü şehir, bizi kollarını açmış bekliyor.

Mardin’in kadim sokaklarından geçerek ilk durağımız olan Kasımiye Medresesi’ne ulaşıyoruz. Kasımiye Medresesi’nin kapısından adımınızı attığınızda, taşların arasına sinmiş bilgeliği hissedersiniz. Güneş ışıkları avludaki havuza düşerken, rehberimiz yaşam, ölüm ve sonsuzluğu temsil eden bu eşsiz medresenin hikayesini anlatıyor. Su ile simgelenen hayatın, avludaki küçük bir kanalda başlayıp ana havuzda son bulmasını izlerken yaşam döngüsünü derinden kavrayacaksınız. Burada, geçmişin sessiz bilgeliğiyle baş başa kalmak ruhunuza dokunacak.

Medrese ziyaretimizin ardından, Mezopotamya ovasına nazır bir mekânda öğle yemeği için serbest zaman veriyoruz. Dileyenler Mardin mutfağının dillere destan lezzetlerini tadabilir: Kaburga dolması, işkembe dolması ya da cevizli badem şekeri… Her lokma, Mezopotamya’nın binlerce yıllık mirasını damağınıza taşıyacak.

Yemek sonrası, Eski Mardin’in tarih kokan dar sokaklarına doğru keşfe çıkıyoruz. Şehrin taş işçiliğiyle süslenmiş dar geçitlerinde (abbaralar) yürürken, her adımda geçmişin ayak izlerine rastlıyorsunuz. Taş evlerin gölgesinde serinlerken, Ulu Cami’nin etkileyici mimarisiyle karşılaşıyoruz. Rehberimiz caminin hikayelerini anlatırken, Mardin’in kadim dokusunu daha derinden hissediyoruz.

Sonraki durağımız, Deyrul Zafaran Manastırı. Süryani Ortodoks topluluğunun yüzyıllardır dini merkezi olan bu manastır, taş duvarlarının arasında binlerce yıllık bir hikâye saklıyor. Rehberimiz, “Safran Manastırı” adıyla da bilinen bu eşsiz yapının tarihi, mimarisi ve Süryani kültürü hakkındaki detayları bizlerle paylaşıyor. Manastırın dingin avlusunda yürürken geçmişin izlerini adeta hissediyor, taşların diliyle konuşan bu yapıya hayran kalıyoruz.

Gezimizin sonunda, yöresel lezzetleri tadacağımız özel bir restoranda akşam yemeğimiz bizi bekliyor. Mezopotamya’nın efsanevi manzarası eşliğinde, bu tarihi yolculuğun lezzet dolu bir finalini yapıyoruz. Yemeğin ardından, günün yorgunluğunu atmak ve bir sonraki maceraya hazırlanmak üzere otelimize dönüyoruz.

Sabah Kahvaltısı: Tur Ücretine Dâhil Olarak Otelimizde Alınacaktır.
Öğle Yemeği: Ekstra Menü Fiyatları Geçerlidir.
Akşam Yemeği: Tur Ücretine Dâhil Mardin'e has yöresel olarak belirtilen restoranda alınacaktır.
Konaklama:  Mardin Yay Grand Hotel 4*
Güzergâh: Günlük Yolculuk Yaklaşık 400 km

Sabah otelde alacağımız açık büfe kahvaltının ardından, tarih ve doğanın iç içe geçtiği unutulmaz bir gün için yola koyuluyoruz. İlk durağımız, Mezopotamya’nın en etkileyici antik yerleşimlerinden biri olan Dara Antik Kenti.

Dara’ya ulaştığımızda, adeta tarihin taşlara kazındığını hissedeceksiniz. Rehberimiz, antik kentin su sarnıçları, nekropol alanları ve geçmişteki stratejik önemine dair büyüleyici hikayeler anlatırken kendinizi binlerce yıl öncesine yapılmış bir yolculukta bulacaksınız. Geniş kaya mezarları, su yolları ve antik yapılar arasında gezerken bu eşsiz kenti adım adım keşfediyoruz. Fotoğraf makinelerinizi hazırlayın; Dara’nın tarihi güzellikleri her açıdan büyüleyici.

Antik kentten ayrıldıktan sonra doğanın huzur veren güzelliğine yol alıyoruz: Beyaz Su. Şırıl şırıl akan suların, etrafını saran yemyeşil doğanın ve kuş seslerinin arasında burada kısa bir mola veriyoruz. Ayaklarımızı buz gibi sulara sokarak yorgunluklarımızdan arınıyor, bu saklı cennetin tadını çıkarıyoruz. Doğanın kollarında geçirdiğimiz huzurlu dakikaların ardından sıradaki durağımız olan Midyat’a doğru yola çıkıyoruz.

Midyat’a vardığımızda, yöresel lezzetlerin tadına varacağımız öğle yemeği için kısa bir mola veriyoruz. Yöre mutfağının özel tatlarıyla yapılan yemekler, Mezopotamya’nın bereketli topraklarından gelen bir hediyeymiş gibi sofralarımızı süslüyor. Yemek sonrası, Midyat’ın taş işçiliği ve kültürel zenginliklerle dolu sokaklarında keşfe çıkıyoruz.

İlk durağımız, tatlı severler için bir cennet olan Şekerciler. Burada, kök boyalarla renklendirilen ve Mardin’e özgü bir lezzet olan Mardin badem şekerinin büyüleyici çeşitlerini keşfediyoruz. Çıtır kabuğu ve lezzetli iç dolgusu ile bu şekerler, hem tatlı krizlerini gidermek hem de sevdiklerinize tatlı bir hediye olarak götürmek için mükemmel bir seçenek. Bu eşsiz lezzeti denedikten sonra, bir sonraki durağımıza geçiyoruz.

Şarap Evi, Midyat’ın yöresel şaraplarının öykülerini dinleyip geleneksel üretim süreçlerini öğrenebileceğiniz keyifli bir durak. Ardından, telkâri işçiliğinin zarafetini sergileyen Telkâri Çarşısı’na uğruyoruz. Gümüşün ilmek ilmek işlendiği, sanat ve el emeği harikası takılar arasında dolaşırken gözleriniz bu zanaatin eşsiz inceliklerine takılacak.

Gezimizin son durağı, ekranlarda sıkça gördüğümüz ve “Sıla Konağı” olarak da bilinen Midyat Konuk Evi. Bu taş konak, yalnızca mimarisiyle değil, aynı zamanda sunduğu Mezopotamya manzarasıyla da büyüleyici. Konağın avlusunda yürürken kendinizi bir dizi sahnesindeymiş gibi hissedeceksiniz. Burada, hem konağın geçmişine dair ilginç hikayeler dinliyor hem de eşsiz manzaraları fotoğraflıyoruz.

Midyat’taki gezimizin ardından, tarihin derin izlerini taşıyan Hasankeyf’e doğru yola çıkıyoruz. Dicle Nehri’nin kenarında yer alan bu eşsiz antik kentte, geçmişin ve doğanın büyüleyici uyumuna tanık olacaksınız. Hasankeyf’te, nehrin ve antik kalıntıların sunduğu manzarayı izlerken rehberimizden bu bölgenin tarihi ve kültürel önemi hakkında bilgiler alıyoruz. Buradaki serbest zamanda, hem benzersiz manzaraları fotoğraflıyor hem de bu tarihi kentte gezinmenin keyfini çıkarıyoruz.

Hasankeyf’ten ayrıldıktan sonra, rotamızı Diyarbakır’a çeviriyoruz. Akşam, bu kadim şehrin lezzet mirasını deneyimlemek için sizler için özel olarak rezervasyon yapılan bir restorana geçiyoruz. Burada, meşhur Diyarbakır ciğerinin eşsiz lezzetiyle tanışıyoruz. Özenle hazırlanan bu yöresel tat, damaklarınızda unutulmaz bir iz bırakacak.

Akşam yemeğinin ardından, Diyarbakır’ın tarihi atmosferini hissetmek için Hasan Paşa Hanı’na doğru kısa bir yürüyüş yapıyoruz. 16. yüzyıldan günümüze kadar ulaşan bu hanın avlusunda çay ve kahve molası veriyoruz. Taş duvarların arasında otururken, hanın tarihi dokusunu iliklerinize kadar hissedebilir ve keyifli bir akşam sohbeti yapabilirsiniz.

Günün yorgunluğunu atmak ve ertesi günkü keşiflere hazırlanmak için belirtilen saatte otelimize geçiyoruz. Diyarbakır’da geçireceğimiz bu özel akşam, unutulmaz anılarınız arasına ekleniyor.

Sabah Kahvaltısı: Tur Ücretine Dâhil Olarak Otelimizde Alınacaktır.
Öğle Yemeği: Ekstra Menü Fiyatları Geçerlidir.
Akşam Yemeği: Tur Ücretine Dâhil Olup Belirtilen Restoranda Alınacaktır.
Konaklama: Diyarbakır Otel 4*
Güzergâh: Günlük Yolculuk Yaklaşık 380 km

Sabah otelde alacağımız açık büfe kahvaltının ardından, Diyarbakır’ın eşsiz tarihi ve kültürel mirasını keşfetmeye devam ediyoruz. Ulu Camii ile başlayacağımız turumuzda, Anadolu’nun en eski camilerinden biri olan bu muhteşem yapının mimari detaylarını ve tarihini rehberimizin anlatımlarıyla öğreniyoruz.

Sonrasında Cahit Sıtkı Tarancı’nın Evi’ni ziyaret ederek, ünlü şairimizin yaşamına ve Diyarbakır taş işçiliğinin zarafetine tanıklık ediyoruz. Ardından, geçmişin izlerini taşıyan Eski Cezaevi ve şehrin en ikonik yapılarından biri olan Dört Ayaklı Minare duraklarımız oluyor. Her biri, Diyarbakır’ın kültürel ve tarihi zenginliklerini daha yakından tanımamızı sağlıyor.

Turumuz, büyüleyici Diyarbakır Surları ve Dicle Nehri üzerindeki zarif On Gözlü Köprü ile devam ediyor. Bu duraklarımızda hem tarihe hem de doğanın güzelliklerine doyacak, bol bol fotoğraf çekeceğiz.

Diyarbakır’a veda ederek, rotamızı Adıyaman’a çeviriyoruz. Yolculuğumuz sırasında, Dicle Nehri üzerindeki Nissibi Köprüsü’nde duruyoruz. Muhteşem manzarasıyla büyüleyen bu modern köprünün çevresinde öğle yemeği için mola veriyoruz. Yöresel lezzetlerin tadına varırken, Nissibi Köprüsü’nün eşsiz panoramasını izlemek, bu molayı daha da keyifli hale getiriyor.

Yemeğin ardından Adıyaman’a doğru yolculuğumuza devam ediyoruz. İlk durağımız, tarihi geçmişiyle etkileyici bir yapı olan Cendere Köprüsü. Roma döneminden günümüze ulaşan bu köprüde rehberimizden yapının tarihi ve mimari özelliklerini dinliyor, fotoğraflarımızı çekiyoruz.

Sonrasında, bölgenin gizemli yapılarından biri olan Karakuş Tümülüsü’ne gidiyoruz. Kommagene Krallığı’ndan günümüze ulaşan bu anıt mezarda, tarihin derinliklerine yolculuk ediyoruz. Rehberimizin anlattığı hikayelerle tümülüsün anlamını ve geçmişteki önemini daha iyi kavrıyoruz.

Günün son durağı, Adıyaman’ın en ikonik noktası olan Nemrut Dağı. Muhteşem manzarası eşliğinde, Kommagene Krallığı’nın etkileyici heykellerini ve kitabelerini inceliyoruz. Bu eşsiz atmosferde, tarih ve doğanın büyüleyici birleşimine tanık oluyoruz. Gözlerimizi kamaştıran manzarası, turumuzun en unutulmaz anlarından biri olacak.

Nemrut Dağı’ndaki bu büyüleyici gezimizin ardından, anılarla dolu bir yolculuğun sonuna yaklaşarak Ankara’ya dönüş yolculuğuna başlıyoruz. Yol boyunca rehberimizin anlatımları ve beraber geçirilen keyifli anlarla unutulmaz bir turu geride bırakıyoruz. Ankara’ya varışımızla birlikte, yeni keşiflerde buluşmak dileğiyle vedalaşıyoruz.

Sabah Kahvaltısı: Tur Ücretine Dâhil Olarak Otelimizde Alınacaktır.
Öğle Yemeği: Ekstra Menü Fiyatları Geçerlidir.
Güzergâh: Günlük Yolculuk Yaklaşık 700 km